Hakkımda

Fotoğrafım
Bursa, Türkiye
1974 yılında Bursa’da doğdum. Lise öğrenimimi Bursa Erkek Lisesi’nde tamamladım. 1998 yılında Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldum. Aynı yıl Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yüksek Lisans programına; 1999 yılında Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümü Üretim Yönetimi - Pazarlama Anabilim Dalı’nda asistan olarak göreve başladım. 2001 yılında “Kişisel Bilgisayar Üretiminde Tedarik zinciri Yönetimi” isimli tezi ile master, 2008 itibariyle de “Entegre Lojistik Yönetiminde Karar Destek Sistemleri” isimli tez ile doktora derecesi aldım. Tedarik zinciri yönetimi, askeri stratejilerin işletme stratejilerine uyarlanması, üretim pazarlama arayüzü ve KOBİ’ler ile ilgili konularda yurt içi ve yurt dışı tebliğlerim bulunmaktadır.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Manifesto - II.Bölüm : İSYAN

II. Bölüm

İSYAN

Olayları değerlendirirken kişisel perspektifimizi kullanarak dışarıdan aldığımız sinyalleri süzeriz. Herhangi biri, herhangi bir şey söylediğinde, söyleyen kişinin ses tonunu, mimiklerini ve beden hareketlerini referans alır sözcükleri bu doğrultuda değerlendiririz. Bu kadarla da kalmaz. Söylenen sözcüklerin kendi hayatımızdaki yaşanmışlıklarını o ana taşır, sözcüklerin anlamını buna göre de değerlendiririz. Bütün bu süreç çok kısa zaman neredeyse anlık bir süre kapsar. Neticede söylenen sözcüğün bizim için anlar ortaya çıkar. Burada atlanan en önemli olgu ise söyleyen kişinin ne anlatmak istediğidir. Sözü sarf eden kişi bir şey anlatmak için o sözcükleri kullanmıştır oysa biz nasıl istiyorsak öyle algılamışızdır. Sözcüğün sarf edilirkenki anlamıyla algılanan anlamı arasındaki fark iki kişinin parmak izlerindeki farklılıkla boy ölçüşür. Sonuçta adına iletişimsizlik dediğimiz olgu çıkar.

İletişimsizliğin özünde onlarca farklı neden yatar. Ama en önemlilerinden birisi genel kabul görmüş kurallar bütünüdür. Genel kabul gören her şeyin değişmez bir kaide olarak yerleşmesi ve bunun çok kısa süre içersinde olması düşünsel alana vurulan en büyük darbedir. Özellikle genel kabul görme eyleminin büyük çoğunluğunun alışkanlıklardan ve insanın ben merkezci düşünmesinden kaynaklandığı düşünülürse.

18 Haziran 2010 Cuma

MANİFESTO !

GİRİŞ

H A S T A Y I M.

Goethe'nin oldum olası sevdiğim bir sözü vardır : " Kardeşlerimi tanrı yarattı fakat dostlarımı ben buldum." der. Doğrudur. Sevdiğim herkese kardeşim dememin özünde sanki bana tanrı vergisiymiş, tanrı tarafından gönderilmiş imajı yarattığımı farkettim. Oysa kardeşim olacak kadar sevdiğin iki bilemedin üç kişi var yaşamımda. Dostum dediğim pek çok kişiyle ne paylaştığımı soruyorum kendime büyük çoğunluğu ile ancak ayda bir rakı masasında bir tabak meze ve hesap dışında aklıma birşey gelmiyor. İşte hastalık bundan kaynaklanıyor çünkü aynı mezeye çatal salladığım kişi sanki nüfusuma kayıtlıymış gibi hissediyorum. Sanki dostlarımı ben seçmedim herkes benim kardeşim ve hepsi tanrı vergisi.

Sonuç olarak baktığımda kendimi bu insan yumağı tarafından didiklenen oltadaki kurtçuk gibi hissediyorum artık. Bundan kurtulmak istiyorum. Hayatıma bir şekilde dahil olmuş yükleri omzumdan atmak ve bunun tedirginliğini üzüntüsünü hissetmemek istiyorum. Öğrenmemekte direnenlere bir şey öğretmeye çabalamak yerine kendi yolunda akıp gitmesine izin vermek; üzenlere, sıkanlara tokatı (mecazi anlamda pek tabiki) yapıştırmak istiyorum. Çıkarcılara, bencillere, pespayelere, aptallara, haddini bilmezlere, küstahlara, kendilerine uygun şekilde davranmak istiyorum.

.
.
.