Hakkımda

Fotoğrafım
Bursa, Türkiye
1974 yılında Bursa’da doğdum. Lise öğrenimimi Bursa Erkek Lisesi’nde tamamladım. 1998 yılında Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldum. Aynı yıl Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yüksek Lisans programına; 1999 yılında Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümü Üretim Yönetimi - Pazarlama Anabilim Dalı’nda asistan olarak göreve başladım. 2001 yılında “Kişisel Bilgisayar Üretiminde Tedarik zinciri Yönetimi” isimli tezi ile master, 2008 itibariyle de “Entegre Lojistik Yönetiminde Karar Destek Sistemleri” isimli tez ile doktora derecesi aldım. Tedarik zinciri yönetimi, askeri stratejilerin işletme stratejilerine uyarlanması, üretim pazarlama arayüzü ve KOBİ’ler ile ilgili konularda yurt içi ve yurt dışı tebliğlerim bulunmaktadır.

28 Ekim 2010 Perşembe

Hayatımızdaki Paradokslar

2. Yalan ve Yalancılık

Gerçeklerin herhangi bir sebeple saptırılması veya olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek yalandır. Doğru olmayan gerçeğe aykırı ve uydurma her şey yalandır.

Yalan söylen kişiye yalancı denir. Tabi bu durum ise hayatımızın gerçek anlamda en önemli paradokslarından birini yaratır. Çünkü yalan söyleyen kişinin aslında yalan söylediğinin anlaşılması durumunda yalanı da ortaya çıkacak ve haliyle gerçekler de ortaya çıkacaktır. Bu durumda yalancı yalan söyleyen kişi değil yalana başvuran ancak karşısındakileri söylediği yalanla ikna edemeyen kandıramayan kişilerdir.  Çünkü yalan söyleyen ve bunu usulünce becerebilen kişiler için yalan kavramı asla gündeme gelmeyecek, aksine kişinin dürüstlüğünden bile dem vurulabilecektir. O halde yalancılık yalanı eline gözüne bulaştıranlar için kullanılan bir kavram olup yalan konusunda becerikli ve inandırıcı kişiler için asla kullanılmayan bir tabirdir.  Bu durumda söyledikleri gerçek dışı şeylerle bizi ikna eden kandıran ve aldatan kişilere ne diyeceğiz?

22 Ekim 2010 Cuma

Hayatımızdaki Paradokslar

1. Korku
 Korku sürekli kaygı duymak değildir. Endişelenmek sürekli diken üzerinde durmak değildir. Korku insanlar için en doğal ve en temel öğedir. Cesaret korkuyu yok etmek değil korku ile başedebilmektir. Eğer korkuyu yok etseydi cesaret de olmazdı. çünkü korku olmadan cesaret kavramının da bir anlamı kalmazdı. Aynı beyaz olmadan siyahın olamayacağı gibi. Gece olmadan gündüz, gündüz olmadan gece olamayacağı gibi. Korkaklık ise korku ile başedememek ve ona teslim olmaktır. Eylemsizlik veya eyleme korkuların yön vermesidir. Burada bahsettiğim sadece arkanızdan aniden beliriveren bir şeyden, gece yatağınızda dışarıdan gelen tuhaf seslerden, karanlıktan duyduğunuz ürperti ve korku değil. İşinizi kaybetme korkusu, sevdiğinizi kaybetme korkusu, statünüzü yitirme korkusu, saygınlığınızın, onurunuzun zedelenmesi korkusu ve buna benzer korkular.
Hiç kimse her konuda korkak veya her konuda cesur olamaz. Hiç korkmayan varlık ya yalancıdır ya insan değildir. Korku hep vardı hep var ve hep olacaktır. Unutmamalı ki bugün yaşadığımız koca koca şehirler, medeniyet ve uygarlık korkunun bir eseridir. Birlikte yaşamak toplu halde olmak sadece kolaylık değil korkulardan kurtulmak anlamında da insanlara yön vermektedir. 
.
.
.